ÖĞRETMEN (PİYES) (24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ İLE İLGİLİ SKEÇLER, PİYESLER, TİYATRO OYUNLARI, ORATORYOLAR)
OYNAYANLAR: Öğretmen, Giray, Cemre, İlknur, Cem, İlkay
DEKOR: Derslik. Atatürk Köşesi. Öğretmen masası. Üzerinde dünya küre. Sıralar. Duvarda harita. Yazı tahtası. Tebeşir. Silgi. Ödev kağıtları.
BİRİNCİ BÖLÜM
( Derslik... Öğrenciler sıralarında otururlar.)
ÖĞRETMEN (İçeri girer.) – Günaydın çocuklar!
ÖĞRENCİLER ( Ayağa kalkar.) – Günaydın öğretmenim!
ÖĞRETMEN – Oturun çocuklar.
( Öğrenciler otururlar.)
ÖĞRETMEN – Çocuklar! Ödevleriniz hazır mı?
ÖĞRENCİLER – Hazıır!
GİRAY ( Parmak kaldırır.) – Öğretmenim, size bir şey sorabilir miyim?
ÖĞRETMEN ( Ödev kağıtlarını toplarken) – Sor bakalım, Giray.
GİRAY ( Kurnaz kurnaz) – Öğretmenim, insan yapmadığı şeyden ötürü ceza görür mü?
ÖĞRETMEN – Görmez, oğlum.
GİRAY ( Sevinçle el çırparak havalara zıplar.) – Yaşasın! Ben ödevimi yapmadan okula gelmiştim.
( Öğrenciler güler.)
ÖĞRETMEN ( Gülümseyerek Giray’ın kulağına yapışır.) – Seni gidi, şeytan çekici seniii! Bu kurnazlığını ödevlerini yaparak göstersene...
ÖĞRETMEN ( Masa başına gider, oturur. Ödevleri inceler. Masa üzerinde duran küreyi döndürerek) – Çocuklar! Karma ödev kağıdında, her birinizin birçok eksiğini gördüm. Fakat çoğunuz Dünya’nın uydusunun adını yazmamış. Neden? Bilmeniz gerekirdi?
( Bu sırada Cemre ayağa fırlar.)
CEMRE – Ayy!
ÖĞRETMEN – Aferin Cemre! Bildin, otur.
( Öğrenciler gülüşür.)
ÖĞRETMEN – Çocuklar, neden gülüyorsunuz?
CEM ( Ayağa kalkarak) – Öğretmenim! Bildiğinden söylemedi. İlknur, Cemre’ye çimdik attı. O da acıdan “Ay!”diye bağırdı.
(Öğretmen de, öğrenciler de gülerler.)
ÖĞRETMEN – Çocuklar! Çimdik şakası, Dünya’mızın uydusunun Ay olduğunu Cemre’ye söyletti. Artık kimse unutmaz. Öyle değil mi?
ÖĞRENCİLER – Eveet! ( Gülerler)
ÖĞRETMEN (Ödev kağıtlarından birini göstererek) – İlkay “gelmek fiilini” şimdiki zamana göre çekim yapmasını unutmuşsun. Kalk, çekimini yap.
İLKAY ( Ayağa kalkar.) – Celeyrum, celeysun, celey...
( Öğrenciler güler.)
GİRAY – ( Ayağa fırlar.) – Öyle mi söylenir babo?
ÖĞRETMEN ( Gülümseyerek ) – Öyleyse, sen söyle.
GİRAY - Gelirem, gelirsen, geliir..
( Öğrenciler güler.)
İLKNUR – Öğretmenim, ben söyleyeyim mi?
ÖĞRETMEN – Söyle kızım.
İLKNUR – Geliyorum, geliyorsun, geliyor. Geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar.
(sınıf alkışlar.)
ÖĞRETMEN – Aferin, İlknur! Çocuklar, iki arkadaşınız kendi yörelerinin şiveleri ile çekim yapmaya kalkınca komik oldular. Onlar da zamanla dillerini düzeltecek, güzel Türkçe’mizi düzgün söyleyeceklerdir. Öyle değil mi?
ÖĞRENCİLER – Eveet!
ÖĞRETMEN – Giray, ödevini yapmadan geldin. Şimdi tahta başına geç. Sözlü sınav olacaksın.
GİRAY (Tahta başına geçer.) – Öğretmenim, bir daha ödevimi yapmadan okula gelmeyeceğim.
ÖĞRETMEN – Peki, Giray, aferin! Söyle bakalım. Fırından beş tane ekmek aldın. Fırıncıya bir buçuk milyon lira verdin. Geri kaç lira alacaksın?
GİRAY ( Düşünür gibi yapar.) – Hiiç!
ÖĞRETMEN – Nasıl hiç?
GİRAY – Öğretmenim, benim babam fırıncıdır. Biz ekmeğe para vermeyiz.
( Öğrenciler güler.)
ÖĞRETMEN ( Gülümseyerek ) – Öyle olsun... Peki, şu soruyu yanıtla. Beş tane iki kaç eder.
GİRAY ( Düşünür.)
ÖĞRETMEN – Oğlum, siz her hafta çarşıya yumurta götürüp satmıyor musunuz?
GİRAY – Satıyoruz, öğretmenim.
ÖĞRETMEN – İyi düşün! Yumurtaları ikişer ikişer sepete beş sıra dizdiniz.
GİRAY – Öğretmenim, biz yumurtaları (bilgi yelpazesi.net) sepete ikişer dizmiyoruz ki...
ÖĞRETMEN – Ya, kaçar diziyorsunuz?
GİRAY – Üçer üçer diziyoruz.
ÖĞRETMEN – Öyle olsun! ... Yumurtaları sepete üçer üçer, beş sıra dizdiniz. Hepsi kaç yumurta eder? Çarp bakalım.
GİRAY ( Kurnaz kurnaz) – Çarpamam öğretmenim.
ÖĞRETMEN – Neden çarpamazmışsın?
GİRAY – Çarparsam, yumurtalar kırılır da ondan...
(Öğrenciler güler.)
ÖĞRETMEN (Gülerek ) – Peki... Sekizin yarısı kaç eder.
GİRAY - ( Kurnaz kurnaz) – Enine mi, boyuna mı öğretmenim? ( Tahtaya büyükçe sekiz çizer!) Sekizi enine bölersek... (Çizgiyle böler.) Üst üste iki sıfır eder. Boyuna bölersek... ( Sekizi çizgiyle boydan boya ayırır.) Yarısı üç olur.
( Öğretmen de, sınıfta kahkahayla güler.)
ÖĞRETMEN – Bir soru daha! Bakalım, bunu nasıl yanıt vereceksin? On parmaktan on çıktı, kaç kalır?
GİRAY – On parmaktan on çıktı, yine on kalır, öğretmenim!
ÖĞRETMEN ( Şaşarak) – Nasıl, yani?
GİRAY ( Koşarak oturduğu sıraya gider. Çantasından bir çift eldiven çıkarır. Parmaklarına geçirir. Sonra eldivenleri parmaklarından çıkararak.) – İşte böyle öğretmenim... On parmaktan on çıktı, yine on kalır...
( Öğrenciler güler.)
ÖĞRETMEN ( Gülerek Giray’a yaklaşır. Tombul yanaklarından okşayarak) – Çocuklar, Arkadaşınız ne güzel buluşlar yaptı, değil mi?
ÇOCUKLAR – Eveet, öğretmenim!
ÖĞRETMEN – Giray, ilerde iyi bir mizah yazarı olur. Bu söyleyişimizi Okul Gazetesi’ne yazın. Öteki sınıflarda okuyup gülsünler.
( Öğrenciler, Giray’ı alkışlarlar.)
ÖĞRETMEN – Çocuklar! Sosyal Bilgiler’den sözlü sınav yapacağım. Sınava gönüllü kim kalkacak?
( Hiçbir öğrenciden parmak kalkmaz.)
ÖĞRETMEN – Öyleyse ben de not defterini açar, oradan kaldırırım. ( Sayfaları rast gele çevirir. Cem’in adını okur. Cem iki büklüm tahta başına geçer.)
ÖĞRETMEN – Cem! Duvarda asılı duran haritanın yanına git. Mısır’ı soracağım. Dünyada Mısır’ın nesi meşhurdur?
CEM ( Bir haritaya, bir sınıfa bakar.) – Şey... Öğretmenim! Mısır’ın nesi mi meşhurdur?
ÖĞRETMEN – Evet, çocuğum! Mısır’ın nesi meşhurdur?
CEM – Şey... Patlamışı öğretmenim!
ÖĞRETMEN ( Şaşkın) – Patlamışı mı? Sen neler söylüyorsun?
CEM ( Kurnaz kurnaz) - Evet, öğretmenim. Mısırın patlamışı meşhurdur. Dedem kış geceleri ocakbaşında mısır patlatır.
Ateşte çıtır pıtır patlayan mısır mis gibi kokar. Pamuk gibi açar. Yemesi ne hoştur.
( Öğrenciler kahkahayla güler.)
ÖĞRETMEN (Gülerek) – Bugün bizim sınıf, Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’na döndü. Sen de mi komiklik yapacaksın?
( Cem utanır, başını öne eğer.)
ÖĞRETMEN – Mısır denilince, Nil nehri ile piramitler akla gelir. Biri Mısır’a hayat verir. Öbürü turist çeker.
ÖĞRETNCİLER – Eveet!
ÖĞRETMEN – Türkiye’nin böyle meşhur yerleri vardır. Örneğin Pamukkale, Bodrum.
ÖĞRETNCİLER – Eveet!
ÖĞRETMEN – Cem, Bodrum nerededir? Yararları nelerdir?
CEM – Şey..: ( Yine kafadan atar.) Bodrum evlerimizin alt katındadır. Odun, kömür koymaya yarar.
( Öğrenciler güler.)
CEMRE – Öğretmenim! Bodrum. Ege Denizi’nde yat limanıdır. Bol bol turist çeker.
ÖĞRETMEN (Ciddileşir.) – Cem, Giray’a özenmeyi bırak. Alırsın zayıfı, ha! İyi düşün, doğru cevap ver.
CEM – Peki, öğretmenim!
ÖĞRETMEN – 1514 yılında yapılan savaşın adı nedir?
CEM ( Sınıfta imdât ister gibi bakar. İlkay “ Çaldıran!” diye fısıldar. Fakat Cem heyecandan pek iyi anlayamaz.) – Çıldıran, öğretmenim!
( Öğrenciler kikir kikir gülüşür.)
ÖĞRETMEN ( Kaşlarını çatar.) – Ne, çıldıran mı?
CEM (Yaptığı yanlışı anlar. Fakat bozuntuya vermez.) – Evet, öğretmenim, çıldıran! Şah yenilince ordusunu kaybetti. Tahtını kaybetti. Hazinesini kaybetti. O nedenle üzüntüsünden çıldırmış olabilir. O savaşa çıldıran savaşı da denir...
( Öğretmen ve sınıf kahkahayla güler.)
ÖĞRETMEN – Anlaşıldı, çocuklar! Bugün sınıfın neşesi yerinde... Madem öyle, benim de size komik sorulu bilmecelerim var. bilin bakalım; borcu olmayan ilçemizin adı nedir?
ÖĞRENCİLER – Ödemiş! Ödemiş!
ÖĞRETMEN- En yumuşak yöremiz neresidir?
ÖĞRENCİLER – Pamukkale! Pamukkale!
ÖĞRETMEN – Denizin ortasında ne vardır?
ÖĞRENCİLER – Ada!
ÖĞRETMEN – Bilemediniz! Sorunun yanıtı böyle olmayacak...
ÖĞRENCİLER – Vapur!
ÖĞRETMEN – Hayır! Hayır!
İLKAY – Öğretmenim, sen söyle!
ÖĞRETMEN – Olmaaz! Siz bulacaksınız. Değişik düşünün... Aslında bilmeceyle birlikte yanıtı da içinde... Denizin ortasında NE vardır.
İLKAY – Öğretmenim, ben bildim! Deniz bir sözcük; ortasında “N” harfi vardır.