Cumhuriyet döneminde şiir başlangıçta Milli edebiyatın şiir anlayışından farklı değildir. Çünkü Milli edebiyatın en güçlü sanatçıları bu dönemde yaşıyor hala eser veriyordu. Hatta Ahmet Haşim, Cenap Şehabettin gibi Servet-i Fünun’un şiir anlayışını sürdürenler, Mehmet Akif gibi bağımsız şairler de şiir yazmaya devam ediyorlardı. Cumhuriyet döneminin önceki dönemden bağımsız şekilde gelişen ilk şiir hareketini “Yedi Meşaleciler” gerçekleştirmişlerdir. “Canlılık, samimiyet ve daima yenilik” ilkesiyle ortaya çıkan bu grup çok fazla bir yenilik getirememekle birlikte yeni bir soluk olmuştur yeni şiirimiz için. Bu arada şiirin konularında bir genişleme de olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nı, yeni devleti, Atatürk’ü işleyen şiirler yazılmış, özellikle Atatürk’ün ölümü birçok şairin onunla ilgili şiirler yazmasına neden olmuştur. Bunlara rağmen Cumhuriyet şiirinde asıl biçimsel değişme 1940'lı yıllara kadar gerçekleştirilememiştir. 1941'de bir araya gelen üç genç, Garip adlı kitapta ölçüyü, kafiyeyi, nazım şeklini reddetmiş, şiirin sıradan insanı anlatması gerektiğini savunmuş, asırlardır devam eden kuralcılığa baş kaldırmıştır. Bu, Türk şiirinde büyük bir devrim olarak görülmüştür. Grup kısa zamanda dağılsa bile etkileri günümüze kadar gelmiştir. 1955 yılında ise “İkinci Yeni” şiir akımı oluşur. Bu akım bilinç altına, soyutlamalara, imgelere yönelmiştir. Ancak bu akımı benimseyenler de tam bir görüş birliği içinde değildir. Çoğu kendilerini her gün yenilemekte, boyuna değişen şiirler vermekteydiler. Bunların yanı başında yine heceyle yazanlar, aruzla yazanlar, toplumcu şiirler verenler, yurt güzelliklerini, halkımızın sorunlarını dile getiren şairler de bulunmuştur. Kısaca Cumhuriyet dönemi Türk şiiri ister biçim ister içerik yönüyle olsun çok geniş bir yelpazede değerlendirilebilir.