Türk edebiyatında genç nesillerin Doğu edebiyatı, Batı edebiyatı taraftarı olarak ikiye bölündüğü bir sırada yetişmiştir. Daha çok Batı edebiyatına sempati duyarak Servet-i Fünuncularla çok yakın dostluklar kurmasına rağmen hiçbir tarafa katılmamış, yalnız kendi zevk ve karakterinin yolundan yürümüştür. Gelibolu’da oturduğu için İstanbul’daki edebi hareketlerden tamamen habersiz bulunuyordu. Bunun için onun şiirdeki ilk rehberleri, bu taşra şehrinde sık sık karşılaştığı saz ve tekke şairleri oldu. Saz ve Tekke şairlerinin etkileri, o İstanbul’a geldikten sonra bile devam etti. Bu etki daha çok nazım şekli, vezin ve üsluba ait olarak göze çarpar. Bu anlayıştaki şairin tartışmalarda elbette heceyi ve halk dilini savunması doğaldır. Şiirlerinin konusu daha çok aşk, tabiat, nostalji, çocukluk hatıralarıdır. Bu şiirlerdeki başarıyı sağlayan en önemli nokta duyguların ifadesindeki samimiyettir. Buna konuşma dil ve üslubuna gösterdiği özeni de eklemek gerekir. Yunusvari söyleyiş şiirlerinin dilde kolay kalmasını sağlamıştır.Çok geniş bir ansiklopedik bilgiye sahip olduğundan “Feylesof” ünvanını alan şairin Serab-ı Ömrüm adlı şiir kitabı vardır.