Her dönemde ve kültürde dinsel inanışlar var olmuş. Uzun bir süre din pek çok toplum için temel birleştirici öğe işlevi görmüş. Bu toplumların ortak özelliği toplumsal ve dinsel otoritenin tek bir kişinin ya da bir grubun elinde toplanması. Dinlerin toplum yapısı üstündeki etkisini günümüze değin nasıl sürdürebildiğinin en iyi örneği Hinduizm’de görülüyor. Bu karmaşık inanışın getirmiş olduğu kast sistemi, yani insanların toplumsal gruplara ayrılması, yasal olarak kaldırıldığı halde bütün ülkede yaygın olarak varlığını sürdürüyor.
Avrupa’da 18. yüzyıldaki Aydınlanma Çağı’ndan sonra kilise ile devletin, yani dinsel güç ile dünyasal güçlerin birbirinden ayrılması ilkesi benimsendi. Gene de pek çok ülkede, kilise iktidara karşı muhalefeti destekleyerek politikaya karışmayı sürdürüyor.
Pek çok insanın günlük yaşamını dinsel olgular biçimlendirir. Töreler ve tapınma toplu bir biçimde gerçekleştirilir. Her dinsel toplumda yemek yemeye, giyinmeye ve daha pek çok şeye ilişkin, uyulması gereken kurallar vardır. Bunları yerine getirmek dindarlık belirtisi sayılır.
Dinsel yaşamın özel bir biçimi ise mistisizm, yani gizemciliktir. Mistisizmin amacı insan ile tanrısal olanı birleştirebilmektir. Bu da kişisel deneyimin toplumsal olana tercih edilmesi anlamına geliyor. Düşüncelere dalmak, dünyadan elini eteğini çekmiş bir biçimde yaşamak bu birleşmeye gidecek yollar olarak görülüyor.
Eski Mısır ve Yunan tapınaklarından Uzakdoğu’daki pagodalar’a, Hıristiyan katedrallerinden Müslüman camilerine kadar, büyüklü küçüklü pek çok yapı insanların dinsel davranışlarının çarpıcı birer kanıtı durumunda. Pek çok kültürde din ile sanat ayrılmaz bir bütün oluşturuyor. Din sanatçı için bir esin kaynağı olurken, dinsel törenlerde sanatkarca biçimlendirilmiş nesneler kullanılıyor.
Bugün yeryüzünde yaşayan 5 milyar dolayındaki insanın yaklaşık yüzde 30’u Hıristiyan, yüzde 20’si Budacılık, Hinduizm, Konfüçyüsçülük, Şinto dini ve Taoizm gibi Asya inanışlarından birine bağlı. Müslümanların oranı yaklaşık yüzde 16, Yahudilerinki ise yüzde 0,4dolayında. Doğa dinlerine bağlı olanlar dünya nüfusunun yüzde 2,4’ünü oluşturuyor. Hare Krişna, Tanrı’nın çocukları ve Birleştirici Kilise gibi son zamanlarda ortaya çıkan ‘yeni’ dinlere bağlı olanların oranının yüzde 0,2 dolayında olduğu sanılıyor.