ADVERBS / BELİRTEÇLER
Belirteçler cümle içindeki fiilleri, sıfatları ya da belirteçleri niteleyerek onların yapılış şekli, zamanı, yeri gibi konularda ek bilgi verirler.
He walked quickly. | Hızlı yürüdü. |
She can't write well. | O iyi (bir biçimde) yazamaz. |
Your overcoat is very good. (Senin palton pekiyidir.)
cümlesinde very belirteci good sıfatını pekiştirmektedir.
Belirteçler bir cümledeki diğer belirteçleri de nitelerler.
My son drives too fast. (Oğlum çok hızlı sürer.)
Belirteçlerin oluşumu
Niteleme belirteçlerinin çoğu sıfatlara -ly eklenmesiyle yapılır.
slow "yavaş" | slowly "yavaş yavaş, yavaşça" |
quick "çabuk" | quickly "çabucak, hızla" |
Sonu -y ile biten sıfatlara -ly eklendiğinde bu harf i şekline döner.
easy easily
Sonu -e ile biten sıfatlarda bir değişme olmaz, fakat istisna olarak true, whole sözcükleri değişir.
extreme | extremely |
rare | rarely |
true | truly |
whole | wholly |
Son harfi -l olan sıfatlarda ondan önce sesli bir harf varsa -ly eklenir.
final | finally |
beautiful | beautifully |
Kuraldışı belirteçler
good "iyi" well "iyi bir şekilde"
Bazı sıfatlar şeklen hiç değişmeden belirteç anlamı da verirler.
high "yüksek" | high "yüksekten, yükseğe" |
little "az" | little "az, az miktarda" |
fast "hızlı" | fast "hızla" |
far"uzak" | far "uzağa" |
We flew over high mountains. | Yüksek dağların üzerinden uçtuk. |
The birds flew high. | Kuşlar yükseğe uçtu. |
There is a fast train at ten. | On'da hızlı bir tren var. |
The car doesn't go fast. | Otomobil hızlı gitmez. |
They lived in far countries. | Uzak ülkelerde yaşadılar. |
They can't go far in the forest. | Ormanda uzağa gidemezler. |
Adverbs of manner / niteleme belirteçleri
Niteleme belirteçleri fiillerin yapılış şeklini belirtir.
The man behaved rudely. | Adam kaba bir şekilde davrandı. |
Our soldiers fought bravely. | Askerlerimiz cesurca savaştı. |
He drove the car fast. | Otomobili hızlı sürdü. |
She changed quickly. | Çabucak değişti. |
Adverbs of place / yer belirteçleri
Bir eylemin yapıldığı yeri belirtir.
We'll wait here. | Burada bekleyeceğiz. |
I saw this man somewhere. | Bu adamı bir yerde gördüm. |
Did you see this man anywhere? | Bu adamı bir yerde gördün mü? |
The children hid behind. | Çocuklar arkada saklandılar. |
The bus came nearer. | Otobüs daha yaklaştı. |
Adverbs of time / zaman belirteçleri
Bir eylemin yapılma zamanını belirtir.
We'll see them tomorrow. | Onları yarın göreceğiz. |
Tomorrow we'll see them. | Onları yarın göreceğiz. |
The tourists came early. | Turistler erken geldiler. |
My wife isn't ready yet. | Karım henüz hazır değil. |
I think your friends will come late. | Galiba arkadaşlarınız geç gelecek. |
Still belirteci, içinde to be fiili olan cümlede bu fiili izler.
She is still in the kitchen. | Hâlâ mutfaktadır. |
We are still eating the pie. | Pastayı hâlâ yiyoruz. |
Just bitmiş zamanlarda yardımcı fiille esas fiil arasına girer.
They have just opened the door. (Kapıyı tam şimdi açtılar.)
Belirteçlerin sıralanışı
Bir cümlede, önce hal, sonra yer, en sona da zaman belirteci gelir.
She cleans her shoes carefully at the door every morning. | Her sabah ayakkabılarını kapıda dikkatli bir şekilde temizler. |
Mary opened the box easily in the kitchen yesterday. | Mary dün mutfakta kutuyu kolayca açtı. |
Zaman belirteçleri cümlenin başına alınabilir.
Soon the students will begin to play happily here.
(Birazdan öğrenciler burada mutlu bir şekilde oynamaya başlayacak.)
Adverbs of frequency / sıklık belirteçleri
Eylemlerin ne sıklıkta, ne kadar zamanda bir yapıldığını açıklayan belirteçlerdir.
They usually come early. | Onlar genellikle erken gelirler. |
We sometimes play chess with our friends. | Bazen arkadaşlarımızla satranç oynarız. |
He never understands me. | Beni hiç anlamaz. |
She rarely writes to us. | Bize nadiren yazar. |
Do you ever see Allan? | Allan'ı hiç görür müsünüz? |
He has always made mistakes. | Daima hatalar yaptı. |
Adverbs of degree / derece belirteçleri
Derece belirteçleri bir sıfatı veya diğer bir belirteci niteler.
This soup is very bad. | Bu çorba pek kötü. |
This bag is too big for a child. | Bu torba bir çocuk için çok büyük. |
You repaired the toy very well. | Oyuncağı çok iyi tamir ettiniz. |
The teacher was completely right. | Öğretmen tamamen haklıydı. |
Nearly, quite, scarcely, hardly, just belirteçleri fiilleri nitelemek için de kullanılırlar.
Bu durumda fiillerin önünde yer alırlar.
She nearly broke the dish. | Tabağı hemen hemen kırıyordu. |
We hardly understand them. | Onları zor anlarız. |
İstenmeyen bir fazlalık derecesi gösteren too olumsuzluk anlamı taşır.
She is too young to marry. | Evlenmek için çok genç (küçük). (Evlenemeyecek kadar küçük) |
You walk too quickly. | Çok hızlı yürürsün, (gerektiğinden fazla) |
Enough belirteci nitelediği sıfat veya belirteci izler.
The chair is big enough for the fat lady. | Sandalye şişman hanım için yeterli büyüklüktedir. |
You didn't write quickly enough. | Yeteri kadar hızlı yazmadın. |
Interrogative adverbs / soru belirteçleri
When, where, why, how soru sözcükleri birer soru belirtecidir.
When did you see them? | Onları ne zaman gördün? |
Where will they go next summer? | Gelecek yaz nereye gidecekler? |
Why did she bring her boy friend? | Erkek arkadaşını niçin getirdi? |
How do you say this in English? | Bunu ingilizcede nasıl söylersiniz? |
How sorusu sıfatlar ve belirteçlerle de kullanılabilir.
How far is your village? | Köyünüz ne uzaklıktadır? |
How long is this rope? | Bu ip ne uzunluktadır? |
How often do you go to the cinema? | Sinemaya ne kadar sık gidersiniz? |
How sorusu much ve many ile de birleşerek birer soru şekli oluşturur.
How much did they want? | Kaç para istediler? |
How many pencils do you want? | Kaç kalem istersin? |
Bir kişinin nasıl, yani ne biçimde olduğunu sormak için what like yapısı kullanılır.
What is ne like? | Nasıl biri? |
He is short and fat. | Kısa boylu ve şişman. |
relative adverbs / ilgi zamirleri
When, where, why sözcükleri birer ilgi belirteci olarak da kullanılırlar.
I was here when the Oueen came. | Kraliçe geldiğinde ben buradaydım. |
Do you know the place where they shot the captain? | Yüzbaşıyı vurdukları yeri biliyor musun? |
We don't know why she left. | Niçin ayrıldığını bilmiyoruz. |
Comparison of adverbs / belirteçlerin karşılaştırılması
Belirteçler de aynen sıfatlar gibi karşılaştırma şekillerine sahiptir.
Onlar gibi üstünlük derecesi ve enüstünlük derecesi vardır, iki ve daha fazla heceli belirteçlerin üstünlük derecesi more ile, en üstünlük derecesi most ile yapılır.
quickly (hızlı) | more quickly (daha hızlı) | most quickly (en hızlı) |
beautifully (güzel şekilde) |
more beautifully (daha güzel şekilde) |
most beautifully (en güzel şekilde) |
Kısa belirteçler sonlarına -er alarak üstünlük derecesi, -est alarak enüstünlük derecesi gösterirler.
high (yüksek) | higher (daha yüksek) | highest (en yüksek) |
slow (yavaş) | slower (daha yavaş) | slowest (en yavaş) |
Bazı belirteçlerin üstünlük dereceleri yukarıdaki kurallara göre olmaz.
Onların üstünlük ve en üstünlük için ayrı şekilleri vardır.
well (iyi) | better (daha iyi) | best (en iyi) |
badly (kötü) | worse (daha kötü) | worst (en kötü) |
little (az) | less (daha az) | least (en az) |
much (çok) | more (daha çok) | most (en çok) |
far (uzak) | farther (daha uzak) | farthest (en uzak) |
Bazı belirteçler
iki anlamı vardır. Birincisi, "tamamiyle, tamamen"dir.
The bottle is quite full. | Şişe tamamen doludur. |
We are quite ready to start. | Yola çıkmak için tamamen hazırız. |
Your son is quite wrong. | Oğlunuz tamamen haksızdır. |
Bazı belirteç ve sıfatlarla kullanıldığında ise onları zayıflatıcı bir etki yapmaktadır.
Good sözcüğü en çok rastlanılandır.
Your English is quite good. It will be better soon. | ingilizceniz iyiye yakın. Yakında daha iyi olacak. |
This bungalow is quite good. | Bu bungalov iyicedir. |
"Zaten, bile, çoktan, şu anda" anlamlarını taşır.
She has already slept. | Uyudu bile. |
They had already left. | Çoktan ayrılmışlardı. |
Sadece soru ve olumsuz cümlelerde kullanılır. "Şimdi, henüz" anlamlarını verir.
I haven't finished yet. | Henüz bitirmedim. |
She hasn't heard the news yet. | Haberi henüz duymadı. |
Any ve ever ile kullanıldığında "hemen hemen hiç" anlamını verir.
Any ile kullanımda bir ismi, ever ile kullanımda bir fiili niteler.
They have hardly any food. | Hemen hemen hiç yiyecekleri yok. |
I hardly ever eat fish. | Hemen hemen hiç balık yemem. |
Hardly ayrıca tek başına fiilleri niteleyerek o eylemin "zorlukla, zar zor" yapıldığını gösterir.
We can hardly carry these boxes. (Bu kutuları zorlukla (zar zor) taşıyabiliriz.)
"Hiçbir zaman" anlamındaki bu belirteç, olumlu cümlelerde olumsuz bir anlam verir.
We never go there. | Oraya asla gitmeyiz, (hiç gitmeyiz) |
She never saw me again. | Beni bir daha hiç görmedi. |
"Hiç" anlamındadır ve daima soru halindeki cümlelerde kullanılır.
Have you ever seen them? | Onları hiç gördün mü? |
Have you ever been to Canada? | Kanada'da hiç bulundunuz mu? |
Her ikisi de "oldukça, epey" anlamındadır.
Fairly arzulanan türden belirteç ve sıfatlarla kullanılarak olumlu bir görüş bildirir, yeterlilik anlatır.
Rather ise olumsuz sıfat ve belirteçlerle kullanılır.
Your writing is fairly good. | Yazın oldukça iyi. |
My son is fairly hard working. | Oğlum oldukça çalışkandır. |
She is rather ugly. | Oldukça çirkindir. |
The soup is rather hot. | Çorba oldukça sıcak, (sıcaklığı istenmeyen derecede) |