PARTICIPLES / ORTAÇLAR
Fiile -ing eklenmek suretiyle yapılırlar.
Şeklen ulaçlara benzeyen şimdiki zaman ortaçları anlam bakımından farklıdır.
Çeşitli kullanılışları şunlardır:
1. Sürekli zamanların yapımında
2. Bir sıfat alarak
3. Duyu fiilleri ardından
4. Catch, find, spend gibi fiillerle
1. Sürekli zamanların yapımında.
He is learning French. | Fransızca öğreniyor. |
We were eating biscuits. | Bisküvi yiyorduk. |
He will be sleeping. | Uyuyor olacak. |
We had been studying. | Ders çalışıyordu. |
2. Sıfat olarak.
exciting story | heyecanlı hikâye |
interesting lesson | ilginç ders |
boring tale | sıkıcı masal |
3. See, hear, feel, watch, notice, listen, smell gibi duyu fiilleri ile.
I feel the girl trembling. | Kızın titrediğini hissediyorum. |
We noticed the table moving. | Masanın hareket ettiğini fark ettik. |
We smell something burning. | Yanan bir şey kokusu duyuyoruz. |
4. Catch, find, spend, waste, be busy ile.
The policeman caught the thief stealing the diamonds. | Polis elmasları çalan hırsızı yakaladı. |
I spend a lot of money buying new furniture. | Yeni mobilya alarak çok para harcarım. |
My mother is busy mending my sock. | Annem çorabımı tamir etmekle meşgul. |
Zaman belirteci olarak ortaçlar
Bir kişinin art arda yaptığı iki eylemden biri şimdiki zaman ortacı ile gösterilebilir.
She went to the kitchen. She opened the windows. | Mutfağa gitti. Pencereleri açtı. |
Going to the kitchen she opened the windows. | Mutfağa giderek pencereleri açtı. |
Past participle / geçmiş zaman ortacı
Geçmiş zaman ortaçları, fiillerin üçüncü halleri olup şu amaçlarla kullanılır.
1. Bitmiş zamanların yapımında ve edilgen çatının kuruluşunda.
She has eaten all the food. | Bütün yiyeceği yedi. |
We have walked for a long time. | Uzun süre yürüdük. |
They were sent to another hotel. | Başka bir otele gönderildiler. |
Some plates are made of wood. | Bazı tabaklar ağaçtan yapılmıştır. |
Our cakes were eaten. | Pastalarımız yenildi. |
2. Bir sıfat olarak.
Broken chairs are in this room. | Kırık sandalyeler bu odadadır. |
He must give me a written report. | Bana yazılı bir rapor vermeli. |
His father is a retired captain. | Babası emekli bir kaptandır. |