Haritacılığın başlangıç dönemlerinde, çizimi gerçekleştirilen özgün haritalar ancak kopya yoluyla çoğaltılabiliyordu. Ortaçağın sonlarına doğru önce ahşap gravür, sonra da bakır gravür teknikleri uygulanmaya başladı. Bunu 1.800 dolayında, Münihli Alois Senefelder’in bulduğu taş baskı (litografi) izledi. Bu teknik, örneğin Almanya’nın Bavyera eyaleti Arazi Ölçüm Dairesi’nin bodrumunda her biri 50 kg ağırlığında, üstleri sanatkarca işlenmiş Bavyera haritaları ile dolu birkaç bin taş levhanın saklanması ve yeniden kullanılabilmesi olanağını doğurdu. 1980’lerin ortasından bu yana ölçüm verileri, yeryüzü şekilleri, yerleşimler, adlar, kullanım türleri gibi bütün bilgiler bilgisayarlara yüklenmektedir. Bilgisayarla ekleme ve düzeltmeler çok daha kolay gerçekleştirilebilmektedir. İsteyen herkes, yeryüzünün her bölgesinin haritalarını, istediği ölçek, içerik ve grafik anlatımla edinebilmektedir. Ayrıca ekonomi ve ekoloji gibi çevreye bağlı başka bilgilerin de eklenmesiyle kapsamlı bir coğrafi bilgi sistemleri ağı kurma olanağı vardır. Çok yakın bir gelecekte bu bilgilere dayanarak bilgisayar ekranı başında gerçeğe çok yakın bir biçimde istediğimiz herhangi bir yeri gezebileceğiz.