Çok eskiden bir kadının haylaz bir oğlu varmış. Bu Oğlan hiçbir iş tutmaz, çalışmaz, zamanını aylak aylak dolaşarak geçirirmiş.
Anası buna bir iş bulursa o işte durmaz, kaçarmış. Yine de kadıncağız Oğlan bir iş tutmaktan hiç vazgeçmemiş. Ona:
-Oğlum, söyle ne iş tutmak istersin, diye sormuş.
Anasının diretmesinden iyice usanan Haylaz oğlan:
-Gidip iş arayalım. Hangi işi seversem beni o işe verirsin. Ben de bir daha kaçmam, diye karşılık vermiş.
Kadıncağız oğlunu alıp çarşıya gitmiş. Tüm ustaların dükkanlarını dolaşmaya başlamışlar.
Sonunda bir büyücünün dükkanına varmışlar. Büyücünün dük kanını çok ilginç bulan oğlan onun yanında çalışmak istemiş. Anne si de onu büyücünün yanına çırak vermiş.
Haylaz oğlan, birkaç gün sonra büyücüden sihirler öğrenmeye başlamış.
Büyücü:
-Ben bir besili af olacağım, beni pazara götürüp satarsın ama boynumdaki yuları kimseye verme, demiş.
Böylece büyücü besili bir ata dönüşmüş. Haylaz oğlan da atı alarak pazara götürmüş.
Besili ata hemen bir alıcı çıkmış. Haylaz oğlan atı iyi bir paraya satmış. Sonrada yuları alarak dükkana gelmiş. Akşamleyin de büyücü yine insanoğlu kılığına bürünerek dükkanına dönmüş.
Ertesi gün büyücü bizim Haylaz Oğlan’a:
-Bu gün besili bir inek olacağım, beni pazara götürüp satarsın. Ama boynumdaki ipi vermeyesin ha! Diyerek besili bir ineğe dönüşmüş.
Haylaz oğlan ineği alıp pazara götürüp, iyi bir paraya satmış
Haylaz oğlan:
-Artık bu işi öğrendim, evime dönüp başımın çaresine bakayım, diyerek anasının yanına dönmüş.
Haylaz oğlan’ın, işten kaçtığını sanarak çok öfkelenen annesini güçlükle yatıştırmış.
-Canım anacığım, garip anacığım ben öğreneceğim öğrendim. Bundan böyle çok para kazanacağım, zengin olacağız, der.
Olanlardan haberi olmayan zavallı kadın:
-Nasıl kazanacakmışsın o çok parayı, diye sormuş. Sen gene beni kandırıyorsun.
Haylaz Oğlan:
-Canım anacığım, ben sihir öğrendim. Yarın bir han olacağım, sen de beni satacaksın. Ama sakın hanın anahtarını vereyim deme, demiş.
Kadıncağız hiçbir şey anlamamış, ama Haylaz oğlanın kendinden emin duruşunu görünce ona inanarak sesini çıkarmamış.
Büyücü Haylaz oğlan kaçtığını anlayınca çok öfkelenmiş.
-o Haylaz’ı elime bir geçireyim, beni aldatmayı ödeteceğim! Diyormuş.
Büyücü, sabahleyin erkenden yola düşüp, Haylaz oğlanı aramaya başlamış.
Büyücü kendisini ararken Haylaz oğlan da kendini bir han kılığına sokmuş. Anası bu güzel hani iyi bir fiyata satmış. Meğer bu hani ola ola büyücü almış. Çünkü bu hanın çırağının ta kendisi olduğunu anlamış.
Haylaz oğlan’ın anası hani pahalıya sattığı için seviniyormuş. Ancak alıcı kılığına giren büyücü hanın anahtarını vermezsen parayı vermem diyor, başka bir şey demiyormuş. Üstelik kadına bir kat daha fazla para vermeyi öneriyormuş.
Yoksul kadın o kadar çok parayı bir arada görünce dayanamamış. Hanın anahtarını büyücüye vermiş. Paraları alarak evine dönmüş.
o sırada yakalanacağını anlayan Haylaz oğlan bir serçeye dönüşüp uçmaya başlamış. Büyücü de bir kartal olmuş onu kovalamış. Haylaz oğlan gide gide bir sarayın bahçesine konmuş. Tam da padişahın kızının önünde beyaz bir çiçeğe dönüşmüş. Sultan bu güzel çiçeği eline alarak koklamış ve saçına takmış.
o sırada bir şehzade kılığına giren büyücü, sultandan çiçeği istemiş.
Sultan, bu saygısızca istek karşısında çok öfkelenmiş.
-Bu ne saygısızlık! Bir sultanın başındaki çiçeği istemeye utanmaz mısın? diye bağırmış.
Kızının öfkeyle bağırdığını işiten padişah, hemen onun yanına gitmiş. Olanları öğrenince şehzadeye dönerek:
-Bir kızdan çiçek istemeye utanmaz misin? Yıkıl karşımdan yoksa kelleni uçururum! demiş.
Sözde şehzade yerlere kadar eğilmiş:
-Bağışlayın padişahım ama o çiçek benim için çok değerliydi, demiş.
Padişah çiçeğe şöyle bir bakmış. Şimdiye değin hiç bu kadar güzelini görmemiş. Çiçeği sözde şehzadeye vermemeye karar vermiş. Tam cellatlarını çağıracakken, sultan kızı konuşmuş:
-Sevgili padişah babacığım. Bu çiçeği az önce bana Tanrı gön derdi. Çünkü çiçek gökyüzünde bir kuş gibi süzülerek tam önüme düştü. Bu adam bahçenin kenarında bizi izliyordu. Ne olur babacığım, çiçeğimi vermeyin, demiş.
Padişah sözde şehzadeye dönerek öfkeyle bağırmış:
-Yıkıl karşımdan! Yoksa kelleni uçurturum, demiş. Sözde şehzade tam gidecekmiş gibi davranırken birden atma caya dönüşüp sultanın başındaki gülü kapmaya davranmış. Gül de
darı tanesi ne dönüşerek yerdeki darıların arasına karışmış.
Büyücü o anda bir tavuk olmuş, yerdeki darıları yemeye başlamış. Ancak darılardan biri bir tilkiye dönüşerek horozu bir anda boğmuş. Böylece Haylaz oğlan büyücüden kurtulmuş. Sonra da tilki kılığından kendine, yani Haylaz oğlan kılığına dönmüş.
Olanlar karşısında şaşkına dönen padişahla sultan çok eğlenmişler.
Padişah Haylaz oğlan’a:
-Bizi ülkenin kötü büyücüsünden kurtardın. Hiçbirimizin başaramadığını sen başardın. Üstelik 5 yıldır gülmeyen sultan kızımı güldürmeyi başardın. Dile benden ne dilersen!
- Haylaz oğlan düşünmüş taşınmış. Biraz da utanarak:
-Sultanım da kabul ederse onunla evlenmek isterim, demiş. Sultan, Haylaz oğlan evlenmeyi kabul etmiş. Padişah da böyle akıllı bir damadı olacağı için çok sevinçliymiş.