Evvel zaman içinde bir çiftçi, bunun da bir oğlu varmış. Bu çiftçi, oğlu ile her gün tarlaya gidip çift sürer, yemek vakti evine gelir, karnını doyurduktan sonra tekrar tarlaya, işinin başına dönermiş. Günlerden bir gün çiftçinin oğlu babasından önce eve gelip, annesinden yiyecek bir şeyler istemiş, ama kadın çocuğa beklemesini, babası geldikten sonra hep birlikte sofraya oturacaklarını söylemiş. Çocuk da annesine darılıp, başını alıp, çıkmış gitmiş. Gide gide bir şehre varmış. Orada büyük bir kalabalıkla karşılaşmış. Meğerse şehrin beyi o gün gezmek için sokağa çıkmış, bu kalabalık da onun adamlarıymış. Oğlan hemen bu kalabalığın arasına karışmış, sağındakilere, solundakilere selam vererek beyin yanına yaklaşmış. Onu da selamlamış. Bunun bir yabancı olduğunu anlayan bey, ona nereden gelip nereye gideceğini sormuş. O da anasına darılıp, evden kaçtığını söylemiş.
Oğlanın konuşması beyin hoşuna gitmiş, ona iş vermek istediğini, zaten koyunlarını güdecek bir adam aramakta olduğunu söyleyerek, ‘’ Gündüzleri sürüyü dağa götürüp otlatır, akşamüstleri de alır ağıla getirirsin,’’ demiş. Bu işe pek sevinmiş oğlan. Günler birbirini kovalamaya başlamış. Aradan aylar geçmiş. Bir gece oğlan uyurken kapısı çalınmış. Kapıyı açtığında bir de ne görsün ayın ondördü gibi bir kız; şaşırmış kalmış. Ona kim olduğunu sormuş. Gecenin bu saatinde ne istediğini sormuş.
Kız da, ‘’ Ben beyin kızıyım, senden hiçbir şey istemiyorum. Ne var ki, gördüğüm günden beri sana gönlümü kaptırdım, işte bunu söylemeye geldim.,’’
Bu işe akıl erdiremeyen oğlan, ‘’ Aman ne yapıyorsun? Ben bir çobanım. Baban bunu duyarsa beni öldürür. Vazgeç bu sevdadan, ‘’ diyerek kızı evine göndermiş. Sabah olur olmaz, hemen beyin yanına gitmiş, bir şeyler bahane ederek ondan izin istemiş. Bey hem para hem de bol izin vermiş. Tam gitmeye hazırlanırken, beyin kızı karşısına çıkmış. Nereye gittiğini sormuş. Beyin kızına dabir sürü bahaneler bularak oradan hemen uzaklaşmış. Oğlan hemen annesinin babasının yanına gidip ellerini öpüp hasret gidermiş. Aradan bir zaman geçtikten sonra oğlanın bol parası olduğunu gören anasıyla babası onu evlendirmeye kalkmışlar. Ama beyin kızına söz vermiş olduğu için oğlan bu işe pek yanaşmak istememişse de, en sonunda anasının babasının sözüne boyun eğmek zorunda kalmış, köyden bulduklarıgüzel bir kızla evlendirmişler. Aradan çok geçmemiş, beyin kızı oğlanın gelmediğini görünce, bir gece kimseye duyurmadan yanına yükte hafif pahada ağır biraz eşya ile bol para alıp, bir ata binerek doğru oğlanın köyüne gelmiş. Oğlanın evini bulmuş. Oğlan bütün olan bitenleri, anlatmış bey kızına. Bey kızı ağlaya ağlaya köyden ayrılmış. Gide gide bir dağ başına varmış. Orada bir mağara gözüne ilişmiş. Heybesinden çulunu çaputunu çıkarıp buraya yerleşmiş, günlerini geçirmeye başlamış. Bey kızı erkek kılığına girip kervanları soymaya başlamış. Köylüler kendilerini aç bırakan bu eşkıyadan bıkmışlar. Bir çare aramaya başlamışlar. Köyün ağasına başvurmuşlar. Köyün ağası da ‘’ Eğer canı kavga istiyorsa çıksın meydana,’’ diye haber göndermiş. Adam kızın yanına varıp ağanın dediklerini ona iletmiş, ama kız hiç oralı olmamış, ‘’ Ağanızın canı ne isterse onu yapsın, ben ona karşı durmasını bilirim,’’ diyerek adamı gerisinden geriye göndermiş.
Köyün ağası da bütün adamlarını bu eşkıyanın karşısına yollar. Kız onca adamın karşısına kılıcıyla çıkınca , o kadar delikanlı gerisinden geriye döner. O kadar delikanlı içinde, köyün en zengin ağasının oğlunu rehin alır. Genç delikanlı azılı bir eşkıya olduğu için bey kızından korkar, her dediğini yapmaya başlar.
Fakat bir zaman sonra bey kızı bu yaptıklarından utanç duymaya başlar. Ağanın oğluna annesinin babasının yanına götüreceğini söyler. Ve alıp oğlanı anne ve babasının yanına götürür. Eşkıyayı gören köylüler korkudan tir tir titrerler.
Oğlanın, anası ve babası da korkudan tir tir titremeye başlamışlar. Kızcağız başındaki kepi çıkararak kendisinin erkek olmadığını, bir delikanın aşkı uğruna böyle delilikler yaptığını, bir bir anlatmış. Köylüler, eşkıya kızın kendisine yaptıkları kötülükleri unutup kızın haline acımışlar. Oğlanın annesi ve babası da bu eşkıya kızı çok sevmişler, oğullarıyla baş göz edip düğün dernek kurmuşlar.