Bitkiler ve hayvanlar evrim süreci içinde, kendilerini yaşadıkları bölgelerin iklimine en yetkin biçimde uydurmuşlardır. Aralarından bir bölümü birbirinden çok farklı bölgelerde yaşayabilirken, bir bölümü ancak belirli bir ekolojiye bağlı olarak yaşar. İnsana ise yeryüzünün her yerinde rastlanır. Hayvanlarla karşılaştırıldığı zaman insanın belirli koşullara büyük bir uyum sağlamamış olduğu görülür. Gene de Moğol ırkı soğuğa, Siyah ırk sıcağa ve tropikal hastalıklara karşı daha dayanıklıdır. Konusu iklim olunca böyle bir anlatım ırkçı ayrımcılık anlamına gelmez. Hem tropik kuşakların nemli sıcak havası, hem de kutup bölgelerinin karanlık soğuğu insanlar üstünde tembelleştirici bir etki uyandırır. Daha ılıman bölgeler rüzgarların ve dört mevsimin düzensizliği ve daha büyük sıcak-soğuk farkları ile kendini gösterir. Özellikle dolaşım rahatsızlığı olanlar başta olmak üzere bu durumdan yakınanlar da yok değildir. Ama onlar bizim bu iklim kuşağına pek çok şey borçlu olduğumuzu unuturlar. Başka birçok şeyin yanı sıra, bu iklim bizi aklımızı ve kas gücümüzü kullanarak çalışmaya zorlar, yiyecek depolamaya yönelik bir ekonomiye yol açar, doğanın kışın dinlenmesine neden olur ve bir numaralı yer altı zenginliği olan suyu yeterince bulmamızı kolaylaştırır.