Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak ülkelerin birinde, çok akıllı bir kral varmış. Kralın da çok yakışıklı fakat cahil mi, cahil bir oğlu varmış. Kral bu dünyada tek varlığı olan bu oğlunun, bu kadar tembel ve miskin olması, zavallı kralı çok üzüyormuş. Çünkü kralın tek hayali ileride oğlunun büyük bir alim olmasıymış. Öldükten sonra ülkesine cahil bir kral bırakmak istemiyormuş. Ne yapsa, ne etse oğlunu geliştiremiyormuş. Bir gün ülkenin büyücüsüne giderek, bütün derdini anlatmış, Büyücü de, Kralına; “ Kralım, üzüldüğünüz şeye bak, nice güzeller vardır, başarısız ve cahil, nice çirkinler vardır akıllı ve çalışkan. Onun için bunu kendinize dert etmeyin. Kral bu söz sonra biraz rahatlayarak sarayına dönmüş.
Aradan epey bir zaman geçtikten sonra, kral oğluna bir öğretmen tutmaya karar vermiş. Ülkesinde ki bütün öğretmenleri saraya çağırmış. İçlerinden en çirkinini seçmiş. Öğretmen çirkin olmasına çirkinmiş fakat gerçekten de çok zeki ve çalışkanmış. Prens, saraya öğretmen alındığını duyunca, ders almak istememiş. “Ben böyle de mutluyum” diyerek babasının odasından ayrılmış. Fakat yeni gelen öğretmen pes etmemeye çok kararlıymış.
Her gün dersler başlıyor, fakat prens hala derslere adapte olamıyormuş. Sonunda öğretmen çileden çıkarak, prense bir tokat atmış, tokadın karşısında neye uğradığını şaşıran prens, sesini çıkarmadan yerine oturmuş. Ve yavaş yavaş okuma yazma öğrenmeye başlamış. Epey bir zaman geçtikten sonra küçük prens kitaplar okumaya başlamış, Değişik değişik meraklar sarmaya başlamış. Tabii ki kral bu durumdan çok mutluymuş. Oğlunun bu gelişiminden dolayı, öğretmenine tonlarca hediye veriyormuş. Sonunda oğlu istediği duruma gelince, saraydan öğretmeni göndermişler. Prenste o genç yaşına rağmen, gerçekten de büyük bir alim olmuş.
Evet çocuklar gerçekten de, istediğimiz her şeyi yapabileceğimizi bize bu masal anlatıyor. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.