Aslında bu dönemi Milli Edebiyat’tan kesin hatlarla ayırmamız mümkün değildir. Çünkü Milli edebiyat sanatçıları, Cumhuriyet’in ilk yıllarında en önemli eserlerini vermişlerdir. Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri, Refik Halit ve daha birçoğu Cumhuriyet’in ilk elli yılına damgalarını vurmuşlardır. Ancak Cumhuriyet’in ilanıyla ve çok hızlı bir şekilde yapılan devrimlerle, Türk aydını takip etmekte zorlandığı bir siyasi değişim yaşamıştır. Latin harflerinin kabulü, eski yazı ve yeni yazı kargaşası ortalığı karıştırmaya yetiyordu. İşte böyle bir ortamı öncekilerden ayırmak için 1923 yılını hala devam eden bir edebiyat döneminin başlangıcı olarak görmekte fayda vardır. Cumhuriyet dönemi edebiyatı da kendi içinde bölünerek incelenir. Ancak biz bunlara girmeden bu yeni edebiyatın belirgin özelliklerini görelim. Cumhuriyet edebiyatının temelinde İstiklal Savaşı ve Atatürk devrimleri vardır. İster şiir, ister roman, ister hikaye olsun çoğu eser bu iki konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak irtibatlıdır. Milli duygu ve heyecanı geliştirmeye yönelik bu çabalar elbette Milli edebiyatın bir devamı olacaktır. Milli edebiyatla başlayan halka inme, Anadolu’yu tanıma çabası, Cumhuriyet’te ana ilkelerden olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyata girmiştir. Artık edebiyat, İstanbul’un sınırlarını tamamen aşmıştır. Yeni kurulan devlet, elbette bazı devrimlerini halka tanıtmak, benimsetmek istiyordu. Cumhuriyet dönemi sanatçılarının en önemli görevlerinden biri işte bu tanıtma olmuştur. Sanatçı, siyasetle halk arasında bir köprü olmuş, devrimleri yorumlamış, açıklamış ve savunmuştur. Yeni dil ve eski dil tartışmaları Cumhuriyet’le noktalanmış, siyasi güç, olayı tekeline almış ve Türk Dil Kurumu’nu kurarak dilde geri dönülmez bir yenileşme yoluna girmiştir. Ancak bu, bazen çok aşırıya gitmiş, Türkçe halkın anlayamadığı yabancı bir dil haline getirilmiştir. Cumhuriyet’ten önce sadece sempati duyulan Türk Halk sanatları ve folklörü ön plana alınmış, öncekilerin küçümsediği Karacaoğlan’ın, Yunus’un tarzı örnek alınmıştır. Artık harf benzerliği de kurulan Batı edebiyatı daha yakından takip edilmiş, Türk edebiyatı Batı’nın tüm edebiyat yeniliklerini, akımlarını uygulamaya çalışmıştır. Şimdi bu dönemde edebi türlerde görülen değişiklikleri inceleyelim.