Bir şehirde iki bay varmış, ikide birde atışırlarmış. Biri cahil ama zengin, öteki yoksul ama bilginmiş. Paralı bayın burnu kaf dağındaymış. Dostunu küçümsüyormuş. Onca saygıdeğer kendisiymiş. Her aklı olan onu üstün görmeliymiş. Yediği naneye bak. Sadece param var diye, ne diye saysınlar seni. Çuvalla altının olmuş neye yarar?..
Ama zengin böyle düşünmüyormuş.
- "Bana bak dostum" diyormuş. "Pek böbürleniyorsun ama, sofrana kimseyi çağırabiliyor musun? Senin gibilerin okuması neye yarıyor? Evlerin en kötüsünde oturuyorsunuz.Yaz kış aynı elbiseyi giyersiniz. Bir gölgeniz gelir ardınızdan. Harcayacak meteliği olmayan, devlete ne kar getirir. Bence iyi şeyler, uygarlık, biz zenginlerin saçtığı parayla olmuyor mu? Her gün keyfimiz, lüksümüz avuçla altın dağıtıyoruz. 0 canım ipek fistanları biçenler, dikenler, giyenler, biz olmasak ne yapar, ne satar? Kimin kesesinden yer içer. Yazdığınız okunmaz kitapları, zenginler almasa siz ne yaparsınız?
Bilgin, bu sözler karşısında susmuş. Aradan günler geçmiş.Şiddetli 'bir deprem kasıp kavurmuş ortalığı. Şehirde taş üstüne taş kalmayınca, zengin, koca dünyada yersiz kalmış.
Kimselerin yüzüne bakamaz olmuş. Bilginse gittiği her yerde baş üstünde yer bulmuş.
Budalalar ne derlerse desinler. Yoksul bilgin, cahil zenginden daha iyi yaşar.