DINNER / AKŞAM YEMEĞİ
DINNER | AKŞAM YEMEĞİ |
John and Elizabeth Clark have guests tonight. | John ve Elizabeth Clark'ın bu gece konukları var. |
They entertain their friends Robert and Betty Lee, and Harry and Judy Stevens. | Arkadaşları Robert ve Betty Lee ile Harry ve Judy Stevens'i ağırlıyorlar. |
Mrs Clark: Dinner is ready. Please, sit next to John, Betty. Judy, you sit next to Betty. | Mrs. Clark: Yemek hazır. Lütfen John'un yanına otur, Betty. Judy, sen Betty'nin yanına otur. |
Harry and Robert you sit next to me, please. | Harry ve Robert sizler benim yanıma oturun, lütfen. |
Elizabeth serves the dinner: | Elizabeth, yemek servisini yapar: |
Noodle soup, chicken with fried potatoes, carrots, peas and rice and apple pie for dessert. | şehriye çorbası, kızarmış patatesle piliç, havuç, bezelye ve pilav ve tatlı olarak elmalı pasta (turta). |
Betty: You have set the table so prettily, Elizabeth. | Betty: Masayı çok güzel hazırladın, Elizabeth. |
Robert: Yes, the food looks very appetizing. | Robert: Evet, yiyecekler çok iştah açıcı görünüyor. |
Betty: You must be careful with what you eat, Robert. Othenvise, you'll have stomach trouble again. | Betty: Yediklerine dikkat etmelisin, Robert. Yoksa yine mide rahatsızlığı çekeceksin. |
Robert: Oh! For heaven's, sake, stop telling me what to do. | Robert: Öf! Allah aşkına, bana ne yapacağımı söylemeyi bırak. |
Could you pass the bread, please, Elizabeth? | Lütfen, ekmeği uzatır mısın, Elizabeth? |
Elizabeath: Yes, certainly. | Elizabeth: Evet, tabii. |
Judy: Pass me the salt, please, Harry. | Judy: Harry, bana tuzu ver, lütfen. |
Harry: Here you are. | Harry: Buyurun. |
Robert: Please, can you pass me the salad, John? | Robert: John, bana salatayı uzatabilir misin, lütfen? |
John: Rice is one of Elizabeth's specialities. | John: Pilav Elizabeth'in en iyi pişirdiği yemeklerden biridir. |
Elizabeth: Harry, may I give you some more chicken? | Elizabeth: Harry, sana biraz daha piliç verebilir miyim? |
Harry: Yes, please. The food is delicious. You are a very good cook, Elizabeth. | Harry: Evet, lütfen. Yemekler çok nefis. Elizabeıh, sen çok iyi bir aşçısın. |
Elizabeth: Oh! Thunk you. l'm glad you liked it. Judy, would you like some more chicken of vegatables? | Elizabeth: O! Teşekkür ederim. Beğendiğin için memnun oldum, Judy biraz daha tavuk veya sebze ister misin? |
Judy: No, thank you. l'm full. | Judy: Hayır, teşekkür ederim. Doydum. |
Elizabeth: You ate very little. | Elizabeth: Çok az yedin. |
Judy: I'm not a big eater. | Judy: Ben çok fazla yemem. |
Elizabeth: Betty, may I give you some more rice? | Elizabeth: Betty, sana biraz daha pilav verebilir miyim? |
Betty: No, thank you. I can't eat any more. | Betty: Hayır, teşekkür ederim, artık yiyemem. |
John: How about you, Robert? | John: Ya sen, Robert? |
Robert: I'll have a very small portion of chicken and some more fried potatoes, please. | Robert: Ben çok ufak bir parça tavuk ve biraz daha kızarmış patates alacağım, lütfen. |
Elizabeth Clark goes into the kitchen and brings the apple pie. | Elizabeth Clark mutfağa gider ve elmalı pastayı getirir. |
Betty: Is this apple pie home-made? | Betty: Bu elmalı pasta evde yapılma mı? |
Elizabeth: Yes, dear. Did you like it? | Elizabeth: Evet, canım. Beğendin mi? |
Judy: Yes, I liked it very much. | Judy: Evet, çok beğendim. |
Elizabeth: Do have another piece, Judy. | Elizabeth: Bir parça daha al, Judy. |
Judy: No, thank you. | Judy: Hayır, teşekkür ederim. |
Elizabeth: Oh! Come on. One small piece won't harm you. | Elizabeth: Haydi, canım. Ufak bir parça sana dokunmaz. |
John: How do you like your coffee, Betty, black or with milk? | John: Betty, kahveni nasıl içersin, siyah (sade) mi, sütlü mü? |
Betty: Black for me, John. Can you pass me the sugar, please, Judy? | Betty: Benimki siyah (sade) olsun, John. Judy, lütfen bana şekeri uzatabilir misin? |