Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde birbirlerini çok seven iki genç varmış. Bunlar evlenmek istiyorlarmış ve sonunda evlenmişler. Evliliğin ilk günleri çok mutlu geçmiş. İstemişler ki yaşamları mutlu geçsin. Ya bu mutlulukları bir gün bozulursa diye çok korkmuşlar.
- Nasıl hep mutlu kalabiliriz, diye birbirlerine sormuşlar. Ancak evli gençler bir çözüm bulamamışlar.
- Bilgeye gidelim, o bize bir yol gösterir, demişler.
Hemen bilgeye gitmişler.
- Efendim bize mutluluğun yolunu gösterir misiniz, diye sormuşlar.
Bilge düşünmüş. İki gence bakmış. İkisinin de iyi insan olduğu nu anlamış.
- Hiç sıkıntıları olmayan bir evli çift arayın. Bulduğunuzda onların giydiği ketenden bir parça alın. Bu parça yanınızda olduğu surece mutlu olacaksınız, demiş bilge
Genç evliler yola düşmüşler. Önce Kral ile kraliçenin kapısını çalmışlar. Niye geldiklerini anlatmışlar.
- Mutlu musunuz, diye sormuşlar.
- Aslında bir sıkıntımız yok, demiş kral. Sonra derin bir “ahhh” çekmiş.
- Ama bizim çocuğumuz olmuyor. Zaman zaman buna üzülüyoruz, demiş kral.
Genç evliler, kral ve eşinin mutlu olmadığını anlamışlar. Tekrar yola düşmüşler. Bu kez ülkenin en zengin adamının kapısını çalmışlar. Zengin adama neden geldiklerini anlatmışlar. Sonra da;
- Mutlu musunuz, diye sormuşlar.
- İşlerim iyi. Çok para kazanıyorum doğrusu. Ama çocuklarım çok. Onların sorunları ile uğraşmak beni zaman zaman üzüyor, demiş zengin adam.
Zengin adamın da mutlu olmadığını anlamışlar. Tekrar yola düşmüş evliler. Bütün dünyayı gezip dolaşmışlar. Hiç sıkıntısı ol mayan bir aileyle karşılaşmamışlar.
Umutsuzluğa kapılmaya başlamışlar. Mutluluğun yolunu öğrenemedikleri için üzgünlermiş. Eve dönüyorlarmış. Bir yerde önlerine bir çoban çıkmış. Yanında karısı varmış. İki çocukları ve bir de köpekleri varmış. Çoban elindeki ekmeği çocuğuna ve köpeğine yediriyormuş. Hepsinin yüzü gülüyormuş. Mutlu görünüyorlarmış. Çoban ve ailesinin yanına gitmişler. Onlara:
- Mutlu musunuz, diye sormuşlar.
- Mutluyuz. Bir sıkıntımız yok, demişler. Genç evliler sevinmişler.
- Bize keten gömleğinizden bir parça koparıp verir misiniz, di ye sormuşlar.
- Veremeyiz. Çünkü bizim keten gömleğimiz yok, demiş çoban. Genç evliler üzgün ve öfkeli evlerine dönmüşler. Hemen bilgenin yanına gitmişler. Başlarından geçenleri anlatmışlar.
- Bizi niye kandırdın? Dünyayı dolaştık. Hiç mutlu birini bulamadık, demişler.
- Yaptığınız geziden bir şey öğrenmediniz mi? G yaşadıklarınız size deneyim kazandırmadı mı, diye sormuş bilge onlara.
- Öğrendik. Paranın, çocuğun, eşyanın tek başına mutluluk getirmediğini öğrendik. Mutlu olmanın yollarını bulamadık. Mutlu olmak için insana kalbinin yeterli olduğunu öğrendik. Mutluluğun bir şeye bağlı olmadığını öğrendik, demişler.
- Mutlu olmak için başka bir nedene gerek yok. Bunu bilmek mutlu olmak için yeterlidir. Yaşamınız boyunca mutlu kalın, demiş bilge.