There is a big market near the river; it is very good for fruit and meat.
(Nehrin yanında büyük bir market vardır; meyve ve et için çok iyidir.)
There are two buses on Sunday; they both go to the station.
(Pazar günü iki otobüs vardır; onlar her ikisi de istasyona gider.)
Tekrar aynı şeyden bahsetmek için there kullanılmaz, tekil için is, çoğul için they kullanılır.
There are two schools here; they are both new.
(Burada iki okul vardır; her iki de yenidir.)
There's good programme on Sunday; it gives all the sports news.
(Pazar günü iyi bir program vardır; tümüyle spor haberleri verir.)
There weren't any compact discs 20 years ago.
(20 yıl önce hiç kompakt disk yoktu.)
A: Have there been any problems this year?
(A: Bu yıl problemler oldu mu?)
B: Yes there have. (B: Evet.)
There used to be a park here. (Burada bir park vardı.)
( = There was a park here but it isn't here now.)
( = Burada bir park vardı fakat şimdi burada değildir.)
There may be some eggs in the fridge.
(Buzdolabında biraz yumurta olabilir.)
( = It is possible that there are some eggs in the fridge.)
( = Buzdolabında biraz yumurta olması mümkündür.)
A: How many people were there at your party? (Partinizde kaç kişi vardı?)
B: There were about 12. (12 civarında.)
Yanlış Kullanım: We were about 12.
A: Are there many restaurants where you live?
(Yaşadığınız yerde birçok lokanta var mı?)
B: Yes, there must be 10 or more. (Evet, 10 ya da daha fazla.)
Yanlış Kullanım: They must be 10.
There were about 12 of us. (12 civarında vardı.)
it+verb: | It rained a lot last winter. | Geçen kış çok fazla yağmur yağdı. |
it+verb: | It snowed a lot last winter. | Geçen kış çok fazla kar yağdı. |
it+adjective: | It was foggy. | Sisliydi. |
it+adjective: | It was sunny. | Güneşliydi. |
it+adjective: | It was windy. | Rüzgarlıydı. |
it+adjective: | It was cloudy. | Bulutluydu. |
there+noun: | There was a lot of fog. | Çok sis vardı. |
there+noun: | There was a lot of cloud. | Çok bulut vardı. |
It takes seven years to become a doctor.
(Doktor olmak için yedi yıl gereklidir.)
A: How long does it take to make bread?
(A: Ekemek yapmak ne kadar zaman alır?)
B: It takes several hours to make bread.
(B: Ekmek yapmak birçok saat sürer.)