Bir şeyle ilgili rapor verdiğimiz zaman, başkasının söylediğini belirtmek için genellikle fiilin zamanını değiştiririz.
"I live in a small flat" she said. ("Küçük bir dairede yaşarım." dedi.)
ACTUAL WORDS | REPORTED SPEECH |
Present Simple | Past Simple |
"I live in a small flat," she said. ("Küçük bir dairede yaşarım." dedi.) |
She said she lived in a small flat. (Onun küçük bir dairede yaşadığını söyledi.) |
Present Continuous | Past Continuous |
"I'm leaving on Tuesday," I said. ("Salı günü ayrılıyorum." dedim.) |
I said that I was leaving on Tuesday. (Salı günü ayrıldığımı söyledim.) |
Past Simple | Past Continuous |
"I learnt a lot," he said. ("Çok fazla öğrendim." dedi.) |
He said he had learnt a lot. (Onun çok fazla öğrendiğini söyledi.) |
Present Perfect | Past Perfect |
"Mr Jackson has left," she said. ("Jackson bey ayrıldı." dedi.) |
She said that Mr Jackson had left. (Jackson beyin ayrıldığını söyledi.) |
will | would |
"I'll help you," she said. ("Size yardım edeceğim." dedi. ) |
She said she would help me. (Bana yardım ettiğini söyledi.) |
am/is/are going to | was/were going to |
"We're going to be late," I said. ("Geç gideceğiz." dedim.) |
I said that we were going to be late. (Geç gideceğimizi söyledim.) |
can | could |
"I can't find my money," he said. ("Paramı bulamam." dedi.) |
He said he couldn't find his money. (Parasını bulamadığını söyledi.) |
Başkasından konuşma aktarırken < that > kelimesini kullanmak gerekli değildir.
She said (that) she knew the answer. (Onun cevabı bildiğini söyledi.)
Şu cümleleri kıyaslayın :
She said (that) she lived in a small flat.
(Onun küçük bir dairede yaşadığını söyledi.)
She told me (that) she lived in a small flat.
(Bana söyledi , küçük bir dairede yaşadığını.)
Biz bir şey söyleriz. Birisinin yaptığı bir şeyi söylemeyiz.
Doğru Yazılım | Yanlış yazılım |
She said she was going to be late. (O geç gittiğini söyledi.) |
She said me she was ... |
I said that I disagreed with him. (Aynı düşünde olmadığımı söyledim.) |
I said him that I ... |
He told me was happy. (Bana mutlu olduğunu söyledi.) |
He told he was happy. |
He told me that he would pay me immediately. (Bana hemen ödediğini söyledi.) |
He told that he would pay me immediately. |
She told Fred she was going to meet someone. (Fred'e birisiyle buluşacağını söyledi.) |
She told that she was going to meet someone. |