Sıfır şartlı
If | Present Simple | Present Simple |
If | you eat too much, | you get fat. (Çok fazla yerseniz şişmanlarsınız.) |
Bir şey herhangi bir zamanda doğruysa
< if + Present Simple + Present Simple > kalıbını kullanırız.
If something is lighter than water, it floats.
(Bir şey sudan daha hafif olursa yüzer.)
I don't cycle to work if it's very cold.(Çok soğuk olursa işe dönmem.)
İlk şartlı
If | Present Simple | will |
If | I see Ann, | I'll invite her. (Ann'ı görürsem onu davet edeceğim.) |
Gelecekte mümkün olan şeylerden bahsederken
< if + Present Simple + will > kalıbını kullanırız.
We will go to the beach this Saturday if thi weather is hot enough.
(Hava yeterince sıcak olursa bu cumartesi plaja gideceğiz.)
It's possible it will be hot. (Sıcak olması mümkündür.)
Not: Bu cümlede bir olasılık ve bir sonuç vardır.
future possibility | result |
If it's hot, | we will go to the beach. |
Sonuç sadece mümkünse kesin değilse < might > kullanılır.
If it's hot, we might go to the beach. (Sıcak olursa plaja gidebiliriz.)
( = It is possible that we will go to the beach if it's hot.)
( = Sıcak olursa plaja gitmemiz mümkündür.)
unless kelimesini < if ... not > anlamında kullanabiliriz.
We will go to the mountains on Saturday unless it rains.
(Cumartesi günü yağmur yağmazsa dağlara gideceğiz.)
if it doesn't rain. (Yağmur yağmazsa.)
Unless you pay for the broken window, I'll phone the police.
(Kırılan pancereyi ödemezseniz polisi arayacağım.)
If you don't pay, ... (Ödemezseniz ...)
İkinci şartlı
If | Past Simple | would |
If | he worked less, | he'd enjoy life more. (Daha az çalışsaydı hayattan daha fazla hoşlanırdı.) |
Şimdiki durum olduğunda farklı olsaydı şeklindeki cümleleri yapmak için
< if + Past Simple + would > kalıbını kullanırız.
If Shakespeare was alive today, what would he write about?
(Shakespeare bugün yaşasaydı ne hakkında yazardı?)
Shakespeare isn't alive today.(Shakespeare bugün yaşamıyor.)
If animals could speak, we would be able to discover what they think.
(Hayvanlar konuşabilselerdi onların ne düşündüklerini anlardık.)
We aren't able to discover what animals think, because they can't speak.
(Konuşamadıkları için hayvanların ne düşündüğünü anlamayız.)
If he didn't live so close to his office, he wouldn't be able to stay in bed so late in the morning.
(Ofisine çok yakın yaşamasaydı, sabahleyin yataktan çok geç kalkamazdı.)
Ayrıca gelecekteki olanak dışı bir durumu ifade etmek için ikinci şartlı kalıbını kullanabiliriz.
If all the ice in the world melted, many coastal towns would disappear.
(Dünyadaki bütün buzlar eriyseydi, birçok liman kentleri kaybolurdu.)