POSITIVE | |
I had gone. | Gitmiştim. |
You had gone. | Gitmiştiniz. |
He had gone. | Gitmişti. |
She had gone. | Gitmişti. |
It had gone. | Gitmişti. |
We had gone. | Gitmiştik. |
They had gone. | Gitmişlerdi. |
NEGATIVE | |
I hadn't gone. | Gitmemiştim. |
You hadn't gone. | Gitmemiştiniz. |
He hadn't gone. | Gitmemişti. |
She hadn't gone. | Gitmemişti. |
It hadn't gone. | Gitmemişti. |
We hadn't gone. | Gitmemiştik. |
They hadn't gone. | Gitmemişlerdi. |
QUESTIONS | |
Had I gone? | Gitmiş miydim? |
Had you gone? | Gitmiş miydiniz? |
Had he gone? | Gitmiş miydi? |
Had she gone? | Gitmiş miydi? |
Had it gone? | Gitmiş miydi? |
Had we gone? | Gitmiş miydik? |
Had they gone? | Gitmişler miydi? |
Jane had gone home when I phoned her at the office. (= First, Jane went home. Later, I phoned her.) |
Ofisde ona telefon açtığım zaman Jane eve gitmişti. ( = İlk önce Jane eve gitti. Daha sonra ona telefon açtım. ) |
Geçmişdeki başka bir şeyden önce olan şeyleri ifade etmek için Past Perfect kullanırız.
İlk önce olan şey için Past Perfect kullanırız; sonra olan şey için Past Simple kullanırız.
When I got home, I saw that the letter had arrived. ( = First, the letter arrived. Later, I got home and I saw it.) |
Eve vardığım zaman mektubun ulaştığını gördüm. ( = İlk önce mektup ulaştı. Daha sonra eve vardım ve onu gördüm.) |
When he had finished his homework, he went to bed. ( = First, he finished his homework. Later, he went to bed.) |
Ev ödevini bitirdiği zaman yatmaya gitti. ( = İlk önce ev ödevini bitirdi. Daha sonra yatmaya gitti.) |
He couldn't pay the bill because he had left his wallet at home. (= First, he left his wallet at home. Later, he couldn't pay the bill.) |
Faturayı ödeyemezdi çünkü cüzdanını evde bırakmıştı. ( = İlk önce cüzdanını evde bıraktı. Sonra faturayı ödeyemezdi.) |
I was very nervous because I hadn't driven a car on the motorway before. | Sinirliydim çünkü daha önce otoyolda araba sürmemiştim. |
< When > kelimesi yerine < By the time > kelime kalıbı da kullanılabilir.
By the time he was twenty-five, he had made a million pounds.
(Yirmibeş yaşındayken bir milyon ingiliz lirası vardı.)